7.12.2023

 

‘’İnsanların biyolojik olarak ölmelerini önlemek mümkün değil; ama, hayattalarken sevgisizlikten, ilgisizlikten, aşksızlıktan ya da yalnızlıktan ölmelerini önlemek bir ölçüde mümkün.’’ Yıllar evvel böyle söylemişti Tomris. Peki başarabildik mi yıllar sonra? Hayır!

Sadece birkaç lakırdıydı bizimkisi iyiliği söyleyen ama kimse elini taşın altına koymadı. Yolda bir ceset görsek ‘’Aman benden bilirler.’’ deyip olanca gücümüzle kaçtık perdeleri güneşlerde bile kapalı evlerimize. Üstüne koca koca kitaplar yazdık, intiharlar, yalnızlıklar, acılar hakkında. Hatta dokunamadan daha birbirimize sosyolojiyi anlattık okullarda. Ne de ölümcül bir terim bu sosyoloji! Ne de ölümcül bir tezat bu insan!

Hepimiz için kolaydı iyi olandan bahsi açmak ve üçüncü şahsın yaptığını ayıplamak. Bir nevi vicdan aklama meselesi: başkalarının yaptığı vicdansızlığı büyük aşağılamalarla tokatlamak. Peki sahiden rahat mı vicdanımız kendimize atmadığımız tokatların sayesinde? Belki de evet. Çünkü insanoğlunun en büyük yeteneğidir kendini aklaması ve cennete yakıştırması. Nedendir bilinmez en iyisini isteriz fakat en iyisini yapmak için hiçbir çaba sarf etmeyiz. Oysa ufak bir tebessümden ibarettir bazen iyiliği doğurmak. Bir küçüğün saçlarını okşamak, bir ağlayanın hatırını sormaktır. Lakin öfkenin ve somurtkanlığın yüzümüze mıhlarla tutturulduğu bu devirde bir hayli zor iyilikten söz etmek. Belki bir gün, kalp denen paslanmadan söküp atabiliriz iltihaplı yerlerimizi.

Yorumlar

Popüler Yayınlar